guncel etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
guncel etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25 Şubat 2017 Cumartesi

Millilerin çifte başarısı-’-Yılmaz parlar


 
 Millilerin çifte başarısı

Fransa'da düzenlenen Gençler ve Yıldızlar Fransa Açık Masa Tenisi Turnuvası’nda Türkiye bir ikincilik, bir de üçüncülük elde etti.

ITTF tarafından Fransa’nın Metz kentinde düzenlenen Gençler ve Yıldızlar Fransa Açık Masa Tenisi Turnuvası’nda Yıldız Bayanlarda Türkiye çift maçlarında ikinciliği, Genç Bayanlar takım maçlarında ise üçüncülüğü elde etti.

Toplam 28 ülkeden 84’ü bayan 206 sporcunun katıldığı turnuvada Türkiye’yi erkeklerde ve bayanlarda 16 sporcu temsil etti.

Yıldız Bayanlar çift maçlarında, Ece Haraç/Özge Yılmaz ikilisi son 16 turunda Fransız Glemba/Iori çiftini 3-0, çeyrek finalde Hintli Chitale, Tunuslu Garci çiftini 3-1, yarı finalde Hong Konglu Wing Lam/Poon Yat ikilisini 3-0 mağlup ederek adını finale yazdırdı. Yıldız Bayanlarımız finalde bir diğer Hong Kong ekibi Chau Wing/Lee Ka Yee ikilisine 3-0 yenilerek Fransa Açık Turnuvasının ikinciliğini elde etti

Genç Bayanlar Takım maçlarında, Simay Kulakçeken, Gül Pembe Özkaya, Aybüke Öner ve Betül Nur Kahraman'dan oluşan Masa tenisi Genç Bayan Milli takımı, grup maçlarında Portekiz'i 3-0, Danimarka/Japonya Karmasını 3-2 ve İsviçre'yi 3-1 yenerek grubunu ilk sırada tamamladı. 

Çeyrek finalde ev sahibi Fransa'yı 3-1 mağlup eden Genç Bayan Milli takımı yarı final yükseldi. Milliler yarı finalde kadrosunda üç Çin asıllı oyuncu bulunduran Azerbaycan'a 3-0 yenilerek turnuvanın üçüncülüğünü elde etti.

yilmazparlar@yahoo..com

25 Ağustos 2015 Salı

YOGA AKADEMİ-MİLLİ TAKIM YOGA YAPMALI-YILMAZ PARLAR


  MİLLİ TAKIM YOGA YAPMALI
Ülke olarak sporda başarı kazanmak istiyorsak sporcularımız antremandan önce “yoga akademi” hocaları nezdinde yoga yapmalı 

Kalp atışlarının düzene girmesini, doğru nefes alıp vermenin tekniğini öğreten yoga, ve bunun orijanilini en yalın en sade bilimsel temellere dayalı Yoga Sistemi tekniklerini   uygulayan “Yoga Akademy”nin hocaları nezdinde Milli Takım, her türlü spor klübü, sporcular ders almalı ve mutlaka antremanlarına başlamadan önce en az bir saatlik düzenli yoga yapmayı düşünmeliler.

10 senedir her ay olmak üzere Uluslarararası Yoga festivalleri düzenleyen Yoga Akademinin 22-23 Ağustos 2015 tarihleri arasında Kocaeli Emex otelde Uluslararası Yoga Federasyonu Başkanı Akif Manaf yönetiminde ve önderliğinde gerçekleşen festivalde gazeteci olarak bizzat katıldığım yoga seanslarında vucudumda kaslarımda çok çabuk ısınma, her hareketi yapmaya mukdedir, dinamik, canlılık, istek, coşku neşeli çalışma arzusu, performans elde ettiğimi gözlemliyerek, öz güven kazanmak başta olmak üzere pek çok pisikolojik avantajlara sahip olmaya tanık oldum.  

Sinir sistemindeki gevşemeler sayesinde de heyecan, rakip korkusu, stres gibi psikolojik yenilme duyguların atlatılmasında doğru duruşun öğrenilmesiyle kendisini rahat hissetmesinde kolaylık sağlamaktadır.
Kişilerin kendilerini ve vücutlarını dinlendirdiği, çeşitli duyularının açılmasını sağladığı meditasyon yöntemlerinin en kolaylarındandır   

Yoga insanların ruhen ve bedenen arınmış, dinlenmiş ve tüm duyularının açılmış olmasına fayda etmektedir. Stresle başa çıkmayı öğretmekle beraber stresi azaltmak- yok etmek gibi bir etkisi de vardır.  
Fiziksel çok çabuk ısınma ile spora verimli dinamik bir yapıyla başlamanıza uzun süre sürdürmeye yarar sağladığı gibi konsantreyi   yüksek seviyelerde tutarak, kazanmaya odaklanmak inanmak öz güven kazanmak korkuyu yenmek gibi yönleri lehe çevirir.

Önce sporcuların örnek olmasıyla kısa zamanda kitlelere ulaşacak Yoga Akademi Yoga çalışmaları sayesinde sağlıklı berrak zihin yapısına sahip bir toplum olacağız.  
yilmazparlar@yahoo.com

20 Ağustos 2014 Çarşamba

“DEPREM GÜVENLİ KENTLEŞME PANELİ”-TMMOB -YILMAZ PARLAR


 


“DEPREM GÜVENLİ KENTLEŞME PANELİ”


TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi öncülüğünde, JMO Sakarya İl Temsilciliği tarafından, 17 Ağustos depreminin 15. yıldönümü etkinlikleri çerçevesinde SATSO (Sakarya Ticaret ve Sanayi Odası) Konferans Salonunda “Deprem Güvenli Kentleşme” konulu panel düzenlendi.  


Panelin sunuculuğunu Kocaeli Gültepe Tünelleri ve Kocaeli Yenidoğan Viyadüklerinde emeği olan TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası üyesi Gülay Aksoy üstlendi. 


Panel moderatörlüğünü TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Başkanı Hüseyin Alan yaptı. Panelistler İstanbul Teknik Üniversitesi Maden Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümünden Prof. Dr. Naci Görür, Sakarya Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümünden Yrd. Doç. Dr. İsmail Hakkı Demir, TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Başkanı Cemal Gökçe ve AKUT Başkanı Ali Nasuh Mahruki çarpıcı açıklamalarda bulundular.


Açılış konuşmasında TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Başkanı Hüseyin Alan


 "12/01/2010 tarihli TBMM’nin 46. Birleşiminde benimsenen 953 sayılı TBMM Kararı ile oluşturulan “Deprem Riskinin Araştırılarak Deprem Yönetiminde Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırma Komisyonu’nun hazırladığı Raporun ilk cümlesi “Ülkemizde meydana gelen depremlerin yarattığı acılar unutulmamıştır” olsa da,  tüm diğer raporlarda olduğu gibi bu rapor da raflarda tozlanmaya bırakılmış, ne yazık ki depremlerin yarattığı acılar unutulmuştur! 


Yenilenmiş Türkiye Diri Fay Haritaları" ülkenin deprem tehlikesi ve riskinin yüksekliğinin en önemli göstergesi, hızlıca eksiklerin tamamlanması ve başta deprem olmak üzere ülke jeolojik koşullarının ürünü olan risklere karşı etkin ve verimli bir afet yönetim sistemi oluşturulmalı. Sakarya'da yıkılması gereken ağır hasarlı 6 bina hala yıkılmamış, 750 orta hasarlı konutun onarımı gerçekleştirilmedi. Kocaeli'nde 6 Mayıs 2013 itibarıyla orta hasarlı olan ve son kez tahkikatlarının yapılması veya yıkılması için tebligat gönderilen toplam 6 bin 723 bina bulunuyor. Bu binalarda kiracı ikamet ediyor. Düzce'de de durum farklı değildir. Bolu'da kent içi yoğunluğun düşürülmesi amacıyla getirilen yapı yüksekliği yapı sınırlaması, 2009 yılında yapılan yerel seçimlerin siyasi istismar alanı haline getirilmiş, akabinde kat yükseklikleri artırıldı. Ülkenin deprem tehlikesi ve riskinin yüksekliğinin en önemli göstergesi,  hızlıca eksiklerin tamamlanması ve başta deprem olmak üzere ülke jeolojik koşullarının ürünü olan risklere karşı etkin ve verimli bir afet yönetim  sistemi oluşturulmalı. Afet mevzuatı, 7269 sayılı 'Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun' bütünleşik afet yönetiminin ana hatlarını içerecek şekilde yeniden düzenlenmeli.  'Yenilenmiş Türkiye Diri Fay Haritası' sadece ülkemiz karasal ve Marmara denizini kapsayacak şekilde hazırlanmıştır. Kara ve denizlerimizin de depremselliğini açığa çıkaracak araştırmalara ihtiyaç bulunmaktadır. Afet Tehlike Haritalarının hazırlanmasına yönelik çalışmalar kamu kurumları ve üniversiteler işbirliğinde ivedi olarak başlatılmalı. Öte yandan, 4708 sayılı Yapı Denetim Yasası yenilenmeli." Dedi.


Prof. Dr. Naci Görür, “Kentlerimiz doğal afetlere karşı güvenli değildir. Halkın ilgisine göre  görünen kompozisyon deprem unutuldu.  Bilim dünyası olarak Yer bilimci olarak doğruları söylemek zorundayız. Ortadoğuda ki deprem levhalar her sene 2,5 cm. kadar Yunanistan’a hareket ediyor. Bu sıkışmalar depremleri üretiyor. 


Depremleri gögüslemek için önce nedenlerini araştırmamız gerekiyor. 

Nedenleri ?.
yoğun göç, nüfus artışı, plansız şehirleşme, politik yaptırım eksikliği, yerel yönetimde yetki yetersizliği, kaynak yetersizliği, kapasite azlığı, eğitimli teknik eleman noksanlığı, konuyla ilgili bilgi bilinç ekipman yetersizliği,

Neler yapılmalı ? 

Risk ve afetlerin olası etkinlerini azaltmalı, gerekli strajeliler geliştirmeli, hukuki, siyasi,  ve teknik çalışmalar bir an önce yapılmalıdır. Halk eğitilmeli, konu  ciddiye alınmalı.  Hükümet ne yaparsa yapsın halkın içinde olmadığı hiçbir çalışma başarılı olmaz. 
Çalışmalar şeffaf, halkla birlikte, STK ile ve ortak akılla kararlar alınarak yapılmalı.  
 Nasıl yapılmalı ?
Yapı stoku çevre park orman yönetim bileşenlerin tümü birlikte olmalı.” Dedi.

Deprem olasılığı ile soruya Prof. Dr. Naci Görür, “Yaptığımız araştırmalar sonucunda, özellikle Marmara Ereğlisi açıklarıyla adalar arasında kalan fay, birinci derecede risk oluşturuyor. Bu fayın kırılması durumunda Marmara bölgesinde büyük bir deprem olmasını bekliyoruz. Bu fay hattında gerçekleşecek depremden en fazla Marmara Denizi'nin güney sahillerinde yer alan yerleşim alanları, İstanbul ve Tekirdağ etkilenecek. Dolayısıyla bu bölgelerde alt yapının ve yapı stokunun bu şiddetteki bir etkilenmeye karşı deprem güvenli olması gerekir. Değilse de güvenli hale getirmek gerekir Bu bölgede olacak bir depremin büyüklüğü 7.2'den küçük olmayacak. Yani deprem kaçınılmaz. Marmara Denizi'nin altından geçen fay hattının uzandığı hat boyunca inceledik. Çeşitli bölgelerde gaz ve su çıkışı tespit ettik. Marmara'nın altında biriken enerji er veya geç açığa çıkacak. İstanbul ve Tekirdağ'ı tehdit eden bu fay hattındaki kırılma, yapılan araştırmalara göre 2029'a kadar gerçekleşecek.”açıklamasında bulundu.


Nasuh Mahruki Depremin adres sorarak randevu alarak gelmediğini, Depremin sadece teknik bir konu olmadığını aslında toplumsal ve siyaset ilişkilerden bağımsız olarak  bunun değerlendirilemiyeceğini vurgu yaptı. Bu gün büyük kentlerimizin risk haline gelmesinin temel nedenleri aşırı yük ve göçün olduğu,  Anadoluda yeni cazibe merkezlerin kurulmasının gerektiğini Kentsel dönüşümde yeni bir bakış açısıyla yeni bir anlayışla paradigmaya ihtiyaç olduğunu siyasetden bağımsız düşünemiyeceğimizi ifade etti.

Nasuh Mahruki “Fotoğraf hiç iyi bir şey göstermiyor. İyi görünmüyor. Hiç ümit vermiyor. Her konu konuluşurken bir görünen sorun vardır Bir de kök sorun vardır. Biz hep görünen sorun üzerinden gidiyoruz kök soruna pek değinemiyoruz. Aslında. daha net daha açık daha cesur olmamız gereken bir sürecin içerisindeyiz. Gerçekten daha yaşanılır bir Türkiye de hep beraber yaşamak istiyorsak, sorunları çözmeliyiz. Aslına bakarsınız bir ilkin A’sı ne ise Z’si de odur. 
Güvenli kent istiyorsak Ülke meselerini iyileştirmek düzeltmek, yukarıya taşımak istiyorsak, önce algı değişimine paradiğma değişikliğine ihtiyacımız var.

En büyük sorun kentin göç alması, kalabalıklaşması, çoğalması. İstanbul çoğrafi olarak bakıldığında Türkiye yüz ölçümünün 140’da biri. Nüfus olarak Türkiye nin 5’ de biri. Bu kadar dar alana bu yoğunluktaki nüfusu sığdırıyorsanız, hastalıklı sağlıksız fotoğraf olduğunu görmek için ordinaryüs bir profösör olmanıza gerek yok.

Türkiye’nin 140’ da biri coğrafyaya nüfusun 5’ birini sıkıştırıryorsanız, burada insanları mutlu edemezsiniz. Sağlıklı bir kent dokusu oluşturamazsınız.  Afetlere depremlere dayanıklı kent dokusuna ulaşamasınız. 

İnsanların eve-işe gidip gelmelerinde trafikte geçen 2-3 saat zaman harcamalarından   kurtaramazsınız. Bunun yarattığı stres travma sağlık sorunları hava kirliliği, hırsızlık olayları, hepsini üst üste eklediğinizde,  bu kalabalıkla, bu alt yapı- üst yapı  sıkıntılarıyla birlikte yaşanmaz bir kent oluşmaktadır.

Düzeltilmesi istenmiyor. Aslında mesele buradan kaynaklanıyor. Kimse bunu istemiyor. İstanbul Türkiye’nin en kıymetli yeri, arazisi çok kıymetli, herkesin derdi bu arazinin peşinde olmak.


ktidarı ele geçirenler, Devleti bir şekilde eline geçirenler mazbatayı ele alanların tek derdi güç bizde iktidar sırası bizde acaba biz ne kadar yolumuzu buluruz buradan cebimizi nasıl doldururuz, düşüncesindeler.

Arazi rantı herkesin hedefi. Açık kapı var. Bu yasaya uygun. Kağıt üzerinde baktığınızda, Belediye meclisi elini kaldırıyor indiriyor. Yeşil alanı ve deprem toplanma alanı olarak ilan edilen bir yeri, Depremlerde toplanma yeri olarak 470 adet seçilen yeri beğendiğini canı çektiği istediği kimseye verebiliyor. 4o kat rezidansa çevirebiliyor veya AVM ye çevirebiliyor. Yasal olarak yapabilirsin belediyeye böyle bir yetki verilmiş ama ahlaka aykırı millete aykırı insana aykırı vatana geleceğe çocuklarımız herkese aykırı. Sonunda suç kentine dönüşür ahlaka ihanet eden bir şey kimin umrunda..


Kök sorun Türkiye’yi yönetenlerin bu rantı cebe indirmek istemeleri. Kanal İstanbul projeside, yeni alanları imara açma hedefide aynı rant düşüncesi. Zaten güç bizde…


Bizi bu nereye götürür?  Bu gidişle 15-16 milyonluk şehirde büyük sıkıntılar içinde yaşamaya çalışıyoruz. 25 milyona geldiğimizde San Paolo, Rio de Jenario, Meksico City gibi suç kentine dönüşürüz.  Arkanıza bakmadan yürüyemezsiniz sokaklarda. 2 kilitden geçtikden sonra evlerinize girebilirsiniz. 

Rant düşüncesiyle, Türkiye’nin hiçbir meselesini çözemezsiniz. Çocukların bu bedelleri ödemelerini istemiyorsak, eğri oturup doğru konuşmak lazım. Bu işin sorumluları belli öncelikle bütünleşik afet eylem planıyla 77 milyonun tamamını dahil eden Türkiye coğrafyasının tamamını dahil eden bir sistemle yeniden yapılanmaya ihtiyaç var. Öncelikle bu büyük şehir nüfus baskısını azaltmak, Anadolu’da cazibe merkezleri,  iş ve istihdam alanları yaratarak, yeni kentler kurarak şehri boşaltmanız gerekiyor.
insanlar büyük şehirlere çaresizliktan göç ediyorlar. Anadolu’ya yatırım yapılmıyor ki;  iş ve istihdam olanakları kurulmuyor ki;  insan doğduğu yerde sağlıklı yaşayamıyacağı için iyi eğitim alamıyacağı için iş bulamıyacağı için sağlık servisini  alamıyacağı için göç ediyorlar. Hemde tüm sorunlarıyla beraber geliyorlar. 
İstanbul her sene 400 bin kişi göç alıyor 3 yılda bir milyon üstünde göç alıyor. Bir milyonu aşan şehir  bizde çok azdır. İstanbul 3 yılda, bir büyük şehir kadar kalabalıklaşıyor. Kime yarıyor bu işte o arazi rantı peşinde kimler varsa onlara yarıyor. Kim ödüyor bedeli hepimiz. Fotografın gerçeği bu.  Derdimiz rant. Ranta hayatımızı teslim ediyoruz.
İstanbul Uygun mühendislik hizmetiyle yukarıya doğru büyüyebilir. Geri kalan arazilerde sosyal donatılara çevrilebilir. Yeşil alanlar, parklar, otoparklar vs.

Ayrıca Soma olayına değinen Mahruki, “Soma façiası aslında bir cinayet demek lazım. Uluslar arası çalışma örgütünün İWO’ nun 176 sayılı yönetmeliği 12 yıldır masa üzerinde imza bekliyor. Yönetmelik, İmzalanmış olsaydı, maden işcileri, gelişmiş ülkelerdeki gibi güvenli şartlarda sağlıklı şartlarda çalışacaklardı. Böyle facia olmıyacaktı.

Anlaşmaya imza atmayan ülkeler Pakistan ve Afganistan…”şeklinde özetledi

TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Başkanı Cemal Gökçe “Geldiğimiz noktada İstanbul 1999 yılından daha iyi daha iç açıcı durumda değil 
 17 Ağustos büyük Marmara depreminin üzerinden 15 yıl geçti. Kocaeli’nin Gölcük ilçesinde saat 03.02’de meydana gelen depremde resmi rakamlara göre 18 bin 373 kişi öldü ve 48 bin 901 kişi yaralandı. Yüz binlerce insanın evsiz kaldığı depremin acıları aradan geçen zamanda unutuldu. Her depremde yaşanan acı ve korku tazelenirken aradan geçen sürede yeterli önlemler alınmadı.

Yalova’da depremde 400 kişinin öldü. Bayındırlık ve İskân Bakanlığı tarafından imara kapatılan yerler imara açıldı. Kesinlikle iyileştirmelerin yapılması gerekiyor. 


 17 Ağustos depreminin İstanbul’a 110 km. uzaklıkta meydana gelmesine karşın 30 bin binaya hasar verdi. Çadıra yer yok Cemal Gökçe, depremden hemen sonra 1999-2002 yılları arasında İstanbul Valiliği tarafından 310’u kesinleşmiş toplam 470 adet toplanma yerinin tamamı yapılaştı.”dedi
Sakarya Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümünden Yrd. Doç. Dr. İsmail Hakkı Demir,  İmar ve paralel kanunları hakkında çeşitli yönetmelik hakkında , genel akademik bilgiler verdi.

yilmazparlar@yahoo.com  

1 Haziran 2014 Pazar

Girne Amerikan Üniversitesi, 30’uncu yılını kutladı-Yılmaz Parlar


 
Girne Amerikan Üniversitesi, 30’uncu yılını kutladı
Girne Amerikan Üniversitesi ,   30’uncu yıl kuruluş yıldönümü nedeniyle Kıbrıs Girne’de görkemli bir tören düzenledi.Tören Üniversitenin işlettiği  kendi otelinde yapıldı.Törene  Cumhurbaşkanı Dr. Derviş Eroğlu, Meclis Başkanı Dr. Sibel Siber, Türkiye Cumhuriyeti’nin Lefkoşa Büyükelçisi Halil İbrahim Akça, üst düzey devlet yetkilileri, bilim ve iş adamları  katıldı.

Gecede konuşan GAÜ Kurucu Rektörü ve Yönetim Kurulu Başkanı Serhat Akpınar ,  1983 yılında İngiltere’de yüksek öğretimine devam ederken televizyonda KKTC’nin ilan edildiğini ve Rauf  Denktaş’ın yurt dışında yaşayan Kıbrıslılara “ülkeye dönüp yatırım yapmaları konusunda çağrı yaptığını’söyledi.

Akpınar, 1985 yılında mezun olduktan sonra ülkesine döndüğünü ve Rauf Denktaş’ın yanına gittiğini belirterek ‘Rauf Denktaş bir kağıda bu çocuğa yardım edin” şeklinde yazı yazıp müsteşarına gönderdi. Ondan sonra bu okulun temellerini attık. ‘ dedi.
Serhat Akpınar, dönemin bakanları ve milletvekilleriyle yapılan görüşmelerin ardından o döneme göre ileri bir vizyonla bakanlar kurulu kararıyla KKTC’de yüksek öğretim sürecinin başladığını kaydetti.

Akpınar, ilk özel üniversiteyi hayata geçiren GAÜ’nün daha sonra yaptığı girişimlerin ardından ilk kez GAÜ tarafından alınan denklik belgesiyle diğer üniversitelerin de önünün açıldığını anlattı. GAÜ’nün ilk kez özel orta dereceli okulları da hayata geçirdiğini anlatan Akpınar, daha sonra dünyaya açıldıklarını aktardı.


Serhat Akpınar, İngiltere, Amerika, Hong Kong ve Türkiye yerleşkelerinin ardından Moldova’da da bir üniversite ve kolej kurma çalışmalarının başladığını ifade etti.

 Akpınar, yaşanan süreçte yanlarında olan Türkiye ve KKTC devlet yetkililerine, GAÜ çalışanları ile öğrencilerine ve hayatta olmayan Ali Rıza Özel’e şükranlarını sundu.

Cumhurbaşkanı Dr. Derviş Eroğlu ise

Girne Amerikan Üniversitesinin , dünyaya açılan bir kurum
 haline geldiğini belirterek ‘ Girne Amerikan Üniversitesi’nin turizme katkısının büyük olduğunu bildirdi.Törende ayrıca Üniversitenin kurulmasında katkıları olan eski bürokratlara plaket verildi.Eğitim meşalesinin yakıldığı  törende
, GAÜ Sahne Sanatları Fakültesi  gösteri sergiledi. GAÜ 30. Yıl Gala Gecesi”nin sonunda ise Türkiye’den ve yurt dışından dünyaca ünlü müzisyenleri bünyesinde barındıran ENBE Orkestrası sahne aldı.

yilmazparlar@yahoo.com

21 Mart 2014 Cuma

Marchio Ospitalita İtaliana sertifikası Ristorante İl Padrino’nun -Yılmaz Parlar


 


Restaurantımıza Dünya Ödülü


Bu yılın Dünya  Marchio Ospitalita İtaliana sertifikası Caddebostan’da bulunan Ristorante İl Padrino’nun

İtalya yemeklerini geliştirmek ve İtalyan yemek kültürünü değerlendirmek, İtalya konukseverliği standartlarına saygıyı garantileyen, dış ülklerdeki İtalyan restaurantların görünümünü değerlendirmek, Dış ülkelerde bulunan İtalyan restaurantları ve İtalyan konukseverliği markası için Promosyon olanakları ve etkinlikleri yaratmak gibi amaçları olan İtalya devletinin her yıl yurt dışında faaliyet gösteren normlara uymak koşuluyla verdiği Marchio Ospitalita İtaliana sertifikası bu sene Türkiye’ye geldi.




İtalya Büyükelçisi Gıanpaolo SCARANTE ile İtalya Ticaret Odası Genel Sekreteri Fatih Ayçin İtalyan restaurantı İl Padrino’nun sahibi Erkan Öztamur’a  ödülü takdim ettiler.




Restaurantların projeye başvurusu, İtalya ticaret odaların restaurantları tanıma ve değerlendirmesi, İtalya’daki Sertifika Komitesinin belirlenen restaurantları değerlendirmesi, Komite olumlu karar verirse Sertifika konseyi’nin ilgili restauranta Marchio Ospitalita İtaliana sertifikasının takdim edilmesi gibi Proje safhalarını ihtiva eden Adaylık için pek çok nitelik yerine getirilmesi gereken olmazsa olmazlardan. Tam İtalyan kültürünü ihtiva ettiği gibi hijyenik olması şartların başında gelmektedir.

UNIONCAMERE (Odalarbirliği) tarafından FIPE iş birliği ISNART desteği Ticaret Odası tarafından düzenlenen İtalya Sertifika komitesi tarafından değerlendirme adayların kabuluyle başlayan organizasyon uzun bir süreç almaktadır.



Dünyanın en başarılı restaurant ünvanını ve normları yerine getiren  ilk defa Türk Restaurantı Kadıköy yakası Caddebostan da 24 yıldır  faaliyet gösteren Ristorante İl Padrino ödülün sahibi oldu.



19 Mart 2014  Çarşamba günü özel bir yemekte takdim edilen ödül törenine İtalya Ankara Büyükelçisi Gianpaolo Scarante, İtalya İstanbul Konsoslosu Gianluca Alberini İtalya Ticaret odası Başkanı Giuseppe Alberto Moggi. İtalya Ticaret Odası Genel Sekreteri Fatih Ayçin Ticaret odasıi. Ankara İtalya  Büyük Elçilik ve İstanbul İtalya konsolosluk mensupları iş adamları katıldılar.

İtalya Büyükelçisi Gıanpaolo Scarante ‘’ Biz bu ödülü hak edene veriyoruz. Sinyor Öztamur, Ödülü hak eden Türkiyedeki İlk İtalyan Restaurantı sahibidir. Bu ödülü almanın kriterleri İtalya da yetişmiş, yada eğitim görmüş ahçı ve personellerinin olması. İtalyan peynirleri ve makarnaları ile Olmazsa olmazlarından İtalyan şarapları bulundurması ve İtalyan lezzetlerini yansıtmasıdır ‘’ dedi.



İtalyan restaurantı İl Padrino’nun sahibi Erkan Öztamur’la yaptığımız özel kısa söyleşide Öztamur “Uzun yıllar yurt dışında kaldım tüm tatların içinde beni cezbeden İtalya mutfağı oldu. 24 yıldır bu müessese hizmet veriyor. Kadromuz hep aynı. Babamda aşcı idi ve Aile fotograf köşesindeki resimlerini gösteriyor. Baş aşcı Ali Akardere ile yurt dışında uzun yıllar kalmışlar. Başaşcının kardeşi A.Kadir Akardere abisinin yeteneklerini sıralıyor. Başaşcı Akardere’nin İtalya Ticaret odası Başkanı Giuseppe Alberto Moggi’ye birkaç dakika içinde hazırladığı alevli spesialiteyi hemen görüntülüyoruz.

Normlar gereği bulundurulan İtalya özel peynir İtalya marka Şarapların ve yemeklerin uygun fiyatları dikkatimizi çekiyor.  

 

yilmazparlar@yahoo.com

14 Mart 2014 Cuma

EFSANE KALECİYİ EŞ HASRETİ YATAĞA DÜŞÜRDÜ-YILMAZ PARLAR

 
EFSANE KALECİYİ EŞ HASRETİ YATAĞA DÜŞÜRDÜ

Galatasaray ve Milli Takımızın unutulmaz kalecilerinden Turgay Şeren, geçen sene bugün kaybettiği eşi Fatma Füsun Şeren’in acısından dolayı kendisini bir türlü toparlayamadı.

Turgay Şeren’i  Beşiktaş Ulustaki evinde ziyaret eden AK Parti Beşiktaş Belediye Başkan Adayı Zeynel Abidin Okul, AK Parti İlçe Başkanı Faysal Koçer ile partililer Şeren’e  moral verdiler.
KEŞKE EŞİM YANIMDA OLSAYDI...

Ziyaretlerin kendisine moral verdiğini belirten efsane kaleci Turgay Şeren duygularını şöyle aktardı: "Tek başıma bir evde hayatımı sürdürmeye çalışıyorum. Can sıkıntısından patlıyorum.Sizin gibi sevdiğim dostlar gelince çok hoşuma gidiyor. Keşke şu an eşim yanımda olsaydı da bu kadar tanınmış bir insan olmasaydım. Sıradan bir insan olsaydım. Onu aklımdan hiç çıkartamıyorum. Onun ölümünden sonra yatağa düştüm hastalığıma bile teşhis koyamadılar.Şimdi tedavi oluyorum, teşhis koyarlar diye bekliyorum."

ATATÜRK, TÜRK AY DEDİ TURGAY KALDI
Turgay Şeren ziyaretlte ismiyle ilgili anısını da şöyle anlattı: "Rahmetli babam Atatürk’ün baş katibiydi. 1932 yılında  doğduğumda babam Atatürk’e nezaketen 'ne isim koyalım' diye sormuş. Atatürk’de Türk ay ismini koyabilirsin demiş. Aslında o günden beri nüfus cüzdanımda ismim Türk ay olarak yer alır. Futbol takımında hep Turgay diye seslendikleri için Turgay olarak kaldı. Fakat yurt dışına gittiğimizde Türk ay diye anons ederlerdi. Fakat ben hayatımı ve 19 senemi tribünde maçlara, antrenmanlara gelen taraftarlarla yaşadım. Beni onlar Turgay Şeren yaptılar. Galatasaray Lisesi'nde okumak beni Galatasaray'a yaklaştırdı ve beni Galatasaray Lisesi'nde okutan Devlete de minnet borçluyum."
BEŞİKTAŞ’DA HİZMET KAZANSIN
Beşiktaş İlçesine hizmet etmek için aday olduğunu belirten Ak parti Belediye başkan adayı Zeynel Abidin Okul ‘Beşiktaş ilçesi çok önemli eski ve tarihi   ilçelerimizden biridir. Bende 4 kuşak Beşiktaş ilçesinde yaşıyorum ve burada doğdum burada büyüdüm. Beşiktaş halkı müsaade ederse sevdiğim bu ilçeye hizmet etmek istiyorum. Şu an ilçede çok eksik var ve birbirinden önemli projeleri Beşiktaş için hayata geçirmek istiyorum.’dedi.


Kutu: TURGAY ŞEREN - BERLİN PANTERİ

1932'de doğan Galatasaray Lisesi mezunu Turgay Şeren, Galatasaray tarihinin en büyük kalecilerinden biridir. 1950 yılında ilk kez A Milli Takımı'nın kalesinde görev alan Şeren tam 49 kez Milli Takım forması giydi ve 35 kez kaptanlık görevini üstlendi. 1951 yılında A Milli Takımın Federal Almanya ile oynadığı 2-1`lik zafer maçında kalesinde devleşerek müthiş bir performans sergiledi. Alman Kicker dergisi Türk milli takımının kalecisi Turgay Şeren'i 'Bir insan nasıl olur da bu kadar yükseğe sıçrayabilir?' başlığıyla kapak yaptı. Bu maçta sergilediği kahramanca oyunculuğu sayesinde 'Berlin Panteri' lakabını alan Şener o zaman daha on sekiz yaşındaydı.

1959 yılında Galatasaray kaptanlığını alan Turgay Şeren 1966'da futbolu bırakana kadar bu görevi sürdürdü. Harika refleksleri ve alışılmadık gol hamleleri sayesinde zamanının en iyi kalecilerinden biri oldu 19 yıl Galatasaray'da oynayarak rekor kıran Turgay Şeren 1966'da futbolu bıraktıktan sonra Galatasaray da dahil olmak üzere çeşitli takımlarda teknik direktörlük yaptı. Futboldan hiç kopmayan Şeren, spor yazarlığı, yorumculuk ve Profesyonel Futbolcular Derneği'nin başkanlığını yaptı.


yilmazparlar@yahoo.com