SANAT etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
SANAT etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Temmuz 2023 Cuma

Umut Notaları Projesi İmzalandı-Yılmaz Parlar


 

  Umut Notaları Projesi İmzalandı

Institut français Türkiye (IFT) ve İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) ,Fransa'nın Ankara Büyükelçisi Herve Magro’nun da hazır bulunduğu, 06 Temmuz 2023 Perşembe günü İstanbul'daki Fransız Sarayı'nda yapılan "Umut Notaları" projesinin tanıtım toplantısı sonrası protokol imzalandı.



Sayısız, kültür projeleri, kaliteli etkinlikleri ile sanat dünyasına hizmet veren Institut Français Türkiye Genel Direktörü Sylvie Lemasson ve sanata destek mekanizmalarını harekete geçiren, sanatların desteklenmesinde ve finansmanında sanatın desteklenmesi fonlarına katlıları yadsınamaz olan İKSV adına İKSV Genel Müdür Yardımcısı Yeşim Gürer aralarında piyanist Can Çakmur’un olduğu projenin anlaşma protokolünü imzaladı.

6 Şubat 2023'te bu yüzyılın en büyük felaketlerinden biri olarak, ülkemizde meydana gelen iki yıkıcı depremin ardından, milyonlarca insanı etkileyen, evsiz bırakan çok üzücü olayda, hayatta kalanların barınak ve yiyeceğe erişimine yurt içi ve yurt dışı pek çok yardım elleri uzandı.

Fiziksel sağlıkla beraber ruhsal, zihinsel sağlığın zarar görmesi, iyileştirme kapsamında, sanatçıların yardım çağrısına yanıt vermek amacıyla, elli yılı aşkın bir süredir İstanbul Film, Klasik Müzik, Caz ve Tiyatro Festivalleri ile İstanbul Sanat Bienali gibi Türkiye’nin en önemli uluslararası etkinliklerini düzenleyen, kâr amacı gütmeyen özel bir kurum olan İKSV (İstanbul Kültür Sanat Vakfı, aralarında Hatay (Antakya), Kahramanmaraş ve Adıyaman’ın da bulunduğu depremden etkilenen on bir ilde bulunan, üniversite bölümleri ve müzik okulları öğrencileri için bir dayanışma projesi başlatıyor.

Institut français Türkiye (IFT) ile birlikte İKSV ve özel ortakları, mümkün olduğunca çok kişiye enstrüman bağışlamak istiyor. 

Fransız Metz-Grand Est Ulusal Orkestrası, bu dayanışma girişimini büyütmek için 6 Temmuz’da İstanbul Büyükşehir Belediyesi işbirliğiyle CRR Konser Salonu’nda dayanışma konser geliri “Umut Notları” projesine bağışlanacak. 


Bu konser, Gautier Capuçon, Ibrahim Maalouf veya Ophélie Gaillard gibi ünlü Fransız sanatçıları harekete geçirecek olan ve halen yapım aşamasındaki daha büyük bir sanatsal programın ilk aşaması olacak. 



Fransa'nın Ankara Büyükelçisi Herve Magro Umut Notaları projesinin lansmanındaki açılış konuşmasında; 

Umut Notları projesinin lansman konferansı için hepiniz Palais de France'a hoş geldiniz diyerek  "Şimdiye kadar olağanüstü bir çalışma yürütüldü ve somut neticeler elde edildi. Bu proje, Türkiye ile Fransa arasındaki işbirliğini ortaya koymuş oldu. Bir an önce umut notalarının yükselmesini istiyor, depremden etkilenen bölgelere katkıda bulunmayı umuyoruz.Türkiye'deki yeniden kültürel inşa sürecine destek vereceğiz. Ünlü Fransız şarkıcı Zaz'ın da projeye destek verecek. Bugün Fransız ve Türk kültürü bir araya geliyor, hem kalben hem de fiilen birlikte hareket ediyoruz." dedi

İKSV Genel Müdür Yardımcısı Yeşim Gürer proje hakkında özet bilgiler paylaştı.

Soru cevap bölümünde sorumuzu yönlendirdiğimiz Metz Kültür başkanlığına Unesco tarafından Kültür şehri Metz gibi bir Hatay görmek istediğimizi kendim adına aktardım.

Gerçektende; Kültürel sermaye birikimi ve ekonomik kalkınma arasında anlamlı bir bağ olduğu muhakkakdır. Pek çok ülkenin son yıllarda önceliği “gayrimenkul odaklı kalkınma projeleri” yerine “kültür odaklı kentsel gelişim projelerine” yer vermekte olduğu görülmektedir.

Almanya (Ruhr Havzası), İngiltere (Glasgow, Liverpool, Londra), İspanya (Bilbao) ve Fransa (Metz ve Lens bölgeleri), gibi gelişmiş ülkeler işsizliğin arttığı, sosyal katılımın azaldığı bölgelerde kültür ve sanatsal yatırımlarla kentsel canlanma yaratmaya çalışmakta, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar gibi petrol zengini Arap ülkeleri ise sadece petrol gelirleri ile yetinmeyip ülke gelirlerini çeşitlendirmek amacı ile kültürel yatırımlara öncelik vermektedirler (Abu Dabi’de Gugenheim ve Louvre Müzelerinin şubeleri, Katar’daki İslam Sanatları Müzesi vs).



Türkiye merkezli Fransız şirketleri dahil projeye destek veriyor.

İmza töreninde konuşan proje elçisi Can Çakmur Depremin ardından 4-5 ay geçmişken bölgeyi kültür ve sanatla yeniden kurabileceğimize dair bir inanç taşıdığını, öğrenci ve eğitmene enstrüman desteği hedeflerini dile getirdi

Hatay Akademi Orkestrası Sanat Yönetmeni ve Kurucusu Ali Uğur ile Metz Grand East Ulusal Orkestrası Sanat Yönetmeni ve şefi David Rehland birbirlerine karşılıklı yerel enstrüman hediye etti.

Uzun soluklu bir sponsorluk ve destek projesi Deprem bölgesindeki çocukların yeniden müzik yapmalarına yardımcı olmak için bağışınızı “Umut notaları” projesi için açılan aşağıda belirtilen hesaba gönderebilirsiniz! TL HESAP BİLGİLERİ Hesap Adı: İstanbul Kültür Sanat Vakfı Banka Adı: Garanti Bankası Banka Şubesi: İstanbul Kurumsal IBAN TL : TR98 0006 2000 3810 0006 2492 84 Açıklama : Umut notaları

yilmazparlar@yahoo.com



22 Aralık 2022 Perşembe

Summart-Kökleri Toprakdan Uzak-Yılmaz Parlar


 

  Summart-Kökleri Toprakdan Uzak

Ruanda Fahri Konsolosu Zeynep Bora’nın icra direktörlüğüğünü yaptığı Summart Sanat Merkezi yine mükemmel bir sergiye ev sahipliği yaptı.



Seçil Büyükkan sanatcının “Kökleri Toprakdan Uzak”  isimli sergi açılışına  Başda Art Tv ve Ekav Vakfı kurucusu İnci Aksoy Televizyon Programcısı İsmail Küçükkaya olmak üzere İş ve sanat Dünyasının ünlü isimleri akademisyenler elit sanatsever davetliler katıldı.



Ağaçları kökleri görünce Descartes gözlemleri ve Van Gogh'un Efsane son resimlerinden biri olan ağaç köklerini hatırlatdı.

Descartes, felsefenin tamamı bir ağaca benzer: kökleri metafiziktir, gövdesi fiziktir ve gövdeden çıkan dalların tümü diğer bilimlerdir.

Felsefe ağacının kökleri hangi toprakta tutunur? Kökler -ve onların aracılığıyla tüm ağaç- besleyici sularını ve güçlerini hangi topraktan alıyor? Toprağa gizlenmiş olan hangi element ağacı destekleyen ve besleyen köklere girer ve burada yaşar?... 

Van Gogh'un tarihi tablolarından biri olan sanat dünyasına bırakdığı miras eseri kökler ve gövdelerin pitoresk bir kombinasyonunu akla getiriyor. 

Sanatcı Seçil Büyükkan ile yaptığımız söyleşide Uzak doğu felsefesinden yola çıkarak aldığı ilhamla Kökleri işlemiş.



Kökler topraktan ayrılmış boşlukta sallanıyor. Resimler  birçok yönden benzersizlik yaratıyor. Güçlü vuruşlar yerine daha naif çizimler yer alıyor tablolarda, kaos derlemelerle seyirciyi düşünceye bırakıyor.

Toprağı incelediğimizde;Topraklar çeşit ve yapılarına göre farklı su tutma kapasitesine sahiptir. Toprağın bu özelliğine uygun olarak her bitki, kendisi için gerekli olan su miktarını temin edebilmek için toprağın çeşitli derinliklerine kadar uzanan, çok çeşitli tipler gösteren ve oldukça geniş bir alana yayılabilen kökleri taşır. Toprağın derinliklerinde bulunan en küçük su damlacığından bile yararlanmaya çalışırlar. 



Güçlü kökleri olan bir ağaç, en şiddetli fırtınaya dayanabilir, Derin kökleri olan küçük bir ağaç türbülansta sığ kökleri olan büyük bir ağaçtan daha iyi durur. 

Köklü Ağaç fazla dal ve kökle güçlenen bir ağaç gibi, kendi toprağımızda tutunmamız gerekiyor. Ağaçta olduğu gibi insanda da durum aynıdır. Yüksekliğe ve ışığa ne kadar yükselmeye çalışırsa, kökleri dünyevi söze, özlü söze, karanlığa, derine, kötülüğe o kadar şiddetle mücadele eder. Kökenlerimizi reddettiğimizde, hangi toprağın ekilmiş olduğunu görürsek onun ürünü oluruz; Ödünç alınan besinleri ödünç alınan köklerle tükettikçe yapraklarımızın renkleri değişen bir ağaç gibi büyürüz. 

Seçil Büyükkan eserlerini kendi ifadesiyle özetle; “Kökleri topraktan uzak bir ağacın eğilimi köklerini toprağa ulaştırma çabasıdır.

İnsanın üzerine düşündüğü en eski konular, doğum-yaşam ve ölümdür. Düşünme bir dizge olarak, insanı, içinde olduğu dünyanın gerçeklerini kavramada somut varoluştan soyut kavramlara yöneltir. İnsansız bir dünyanın varlığı olasıdır, canlılık döngüsü bir zincirini yitirir sadece. Böyle bir dünya tasavvuru, insanın düşünme eyleminin de yokluğuyla, neden-sonuç ilişkisinin karşılıklı ve belirli kurallarla düzen içinde yaşanması olarak açıklanabilir.”

yilmazparlar@yahoo.com

 

22 Ağustos 2021 Pazar

OSMANLI SARAYI MUTFAĞI KİTABI-Yılmaz Parlar


 


OSMANLI SARAYI MUTFAĞI

Her şefin her aşçının her yemek yapanın okuması gereken kitap…

İstanbul kalbindeki, turizmin göz bebeği Sultanahmet Küçük Ayasofya caddesi No 6’da  Bulunan Sultan Köşesi Restaurant-Hotel sahibi, araştırmacı yazar, gazeteci, Recep İncecik, 400 sayfayı aşkın Osmanlı Sarayı Mutfağı kitabını yazıyor.




İlk taş baskısı melceü't tabbahin adlı, basılan ilk yemek kitabından, Atatürk’ümüzün baş aşçısı yemek kitabına kadar çok geniş Osmanlı ve günümüz yemek kitap koleksiyonuna sahip Recep İncecik’in, Osmanlı Sarayı Mutfağı kitabın özgün sanatsal sayfaları sanatcı İsmet X Bilen tarafından tasarlanıyor.

Çok ilginç Koleksiyonda, Osmanlı dönemdeki yiyecek içecek mekanların envanteri olan kitabda verilen vergiler dahi mevcut. Günümüzde bırakın yiyecek mekanları sanayinin bile bir envanteri yok.



Yazar Recep İncecik Osmanlı Saray Mutfak konusunda bir otoriter,

Kitab, yemek sanatıyla birlikde, “Resim, günlük tutmanın başka bir yolu" diyen Pablo Picasso’nun Türkiye Pablo Picasso’su Uluslararası ünlü çok yönlü İsmet X Bilen, plastik resim sanatı ile birlikde heykeltıraşlık, mozaik ve duvar resimleri sanatlarınıda beraberinde icra eden dev sanatcının ara sayfalardaki resimlediği, özgün Osmanlı saray figürleri bütünleşiyor.

Yazar Recep İncecik Osmanlı Saray Mutfak konusunda bir otoriter, tüm tarifleri yıllarca yüzlerce deneyimlemiş gerçek ölçülerine erişmiş hem akademiye hemde endüstriye ışık tutacak feyz alınacak nitelikleri taşıyan duayen biri.

Aslında Osmanlı Saray Mutfak Gastronominin merkezi. Sunduğu şeyler sadece sizin damak zevkinize yönelik değil, temel olarak tüm duyularınıza (koku, görme, ses, dokunma) yöneliktir. Yenilikçi yemek pişirmesini gıda psikolojisi ile ilgilenen nörogastronomi adı verilen yeni ortaya çıkan yeni bir bilim dalı ile ilişkilendirebilirsiniz.




Vücudumuz aynı tadı kaydeder, ancak beynimiz farkı anlayabilir

Tat ve lezzet çok farklı iki şeydir: Tat, yalnızca beş unsurdan oluşan bir deneyimdir: tatlı, tuzlu, acı, ekşi ve ağızda kalan, boğazda bile hafif bir tat bırakan bir lezzete sahip umami.

Lezzet, aynı anda tattan daha geniş ve daha güçlü bir özelliktir; yemek yeme şeklimizi yaratmak ve kontrol etmek için duyularla ve onların ilişkili özellikleriyle hafıza, deneyim, nörobiyoloji birleşir.

Gıda üreticileri, doğuştan arzuladığımız yağ ve şeker yerine margarin ve yapay tatlandırıcılar gibi ikameler kullanarak, tat alma duyularımızı kandırarak bizi daha sağlıklı diyete yönlendirmeye çalışmak için yıllarını harcadılar. Vücudumuz aynı tadı kaydeder, ancak beynimiz farkı anlayabilir

Osmanlı Saray Mutfağı, beden yerine beyine odaklanarak yeme alışkanlıklarımızı farklı bir şekilde değiştirebileceğimizdir.

Bu neden önemli? yapay ikame maddelerinin çoğunun, orijinal üründen daha kötü olmasa da, aynı derecede zararlı olduğu ortaya çıktı.

Gerçek şeker, gerçek enerji, gerçek yağlar ve tuzlar ve tüm lezzet gamını kullanın, ancak daha düşük miktarlarda, sonucun tadını güzelleştirecek ve beyne gerçek enerji sinyalleri göndererek hem psikolojik hem de fiziksel olarak tatmin edici bir deneyim yaratacak şekildedir. Ses, görüntü ve sıcaklık gibi şeyler de zihnimizin tatları nasıl algıladığını etkiler. 

Her kariyerde, zanaatı geliştirmek ve yeni beceriler geliştirmek önemlidir  Mutfak sanatlarında en iyi şefler sürekli öğreniyor ve büyüyor, kendi alanlarındaki en iyi kitapları ve literatürü okuyorlar.



Osmanlı saray Mutfağı kitabında bunları bulacaksınız.

Yemeklerinize baharat karıştırmak gibi uygun pişirme tekniklerini öğrenmek ve ardından pratik yapmak önemli olsa da, öğrenme yolculuğunuz tencere ve tavaların ötesine geçmelidir. Okumak ve sürekli eğitim, mutfak sanatlarında ustalaşmak ve en iyi şef olmak için eşit derecede önemli bileşenler olmalıdır.

Osmanlı saray Mutfağında bunları bulacaksınız. İşte kütüphanedeki bilginizi genişletecek en iyi şef kitabı. Bu gerçek lezzetle nasıl pişirileceğini anlamak için eksiksiz bir kitap. 

Bu kitap, malzemelerin birbirleriyle nasıl etkileşime girdiği ve doğru sıcaklığın önemi gibi pişirme konusunda bilimsel bilgiler sunuyor. Pişirmenin arkasındaki bilimi daha iyi anlamak istiyorsanız, teknik jargona takılmadan, bu muhtemelen okuyacağınız en erişilebilir ve kullanışlı şef kitabıdır.

Mutfak sanatları çalışmanız ömür boyu sürecek bir öğrenme yolculuğuna dönüşmelidir. Sektörü ve potansiyelini daha iyi anlamanın yoludur.



5.500 metre kareyi aşan, duvar resim çalışmaları olan Ressam  İsmet XBilen

Sultan Köşesi restaurantdaki konsepte uygun, 5.500 metre kareyi aşan, duvar resim çalışmaları olan İsmet XBilen ressam tarafından restauranta  yapılan duvar resimleri, sosyal, kültürel ve turizme ekonomik faydaların yanı sıra pozitif ruh sağlığına olumlu olarak katkıda bulunuyor. Resimlerle betimlenen, yapılan Osman saray figürü grafiti çalışmalar, sanata ve yaratıcı ifadeye erişilebilirliği sunuyor. Böylelikle, Sultan Köşesi restaurant Mekanına benzersiz, atmosfer kazandırmış.

Kitaplar bizim zenginliğimiz, maneviyatımız ve en değerlerimizdir. Kitaplar olduğu sürece bir geleceğimiz var demekdir.

Bilgilendirici bir derlemenin yanı sıra, kitapla ilgili en iyi şeylerden biride, Recep İncecik’in sadece yiyecekler ve tarifler üzerinde çalışması değil, aynı zamanda Sarayın kültürel açıdan zengin yaşam tarzınıda yansıtmasıdır.

Kısacası, yemek kültürü hakkında daha fazla bilgi edinmek için yemek yapmayı seven herkesin okuması gereken bir kitap.  

yilmazparlar@yahoo.com


28 Ekim 2020 Çarşamba

Duvarların Ötesinde Proje sergisi


 

 Duvarların Ötesinde Proje sergisi

Fransız Dev Sanatcı Saype’nin devasa eserleri sergisi “Duvarların Ötesinde” proje sergisi 26 Ekim 2020 Pazartesi günü Taksim Sanat'ta sanatsever ziyaretcilerle buluştu,


Saype'ın Haziran 2019'da başlattığı küresel Duvarların Ötesinde projesinin sekizinci durağını İstanbul oluşturuyor.

Doğrudan çimlerin üzerinde devasa, geçici halka açık sanat eserler yaratmayı amaçlıyan, kömür ve tebeşirle biyolojik olarak parçalanabilir bir boya geliştiren bu özel boya ile 7 yılı aşkın bir süredir, çimlere devasa freskler yapan fikirleri, mesajları, duyguları aktaran sanatcının eserlerin bir kısmını  kapsayan sergi, 7 kasım 2020 tarihine kadar ziyarete açık olacak.



İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Kültür A.Ş., Beşiktaş Belediyesi, Boğaziçi Üniversitesi, İsviçre Başkonsolosluğu, Institut français Turquie ve UPS'in desteğiyle gerçekleşen projenin Institut français Turquie iIetişim Sorumlusu Aslı Akıncı Utkan ve UPS İş Geliştirme Direktörü Benal Topuzlu ile gezdiğimiz sergide resimler altındaki mesajların her biri bir hikayeyi özetliyor. 

Kutuplaşmakta olan bir dünyada, sembolik olarak dünyanın en büyük insan zincirini yaratmayı seçen sanatçı, Duvarların Ötesinde (Beyond Walls) projesiyle bizi yardımseverliğe ve birlikte yaşamaya davet ediyor. 



Birliği, karşılıklı yardımlaşmayı ve duvarların ötesindeki ortak çabayı simgelemek amacıyla, şehirden şehre kayan ve iç içe geçen, tokalaşmış elleri çimenlerin üzerine çiziyor.

Sergide dikkatimizi çeken, projenin ilk durağı Paris. Eyfel Kulesi'nin altındaki Champs de Mars çimlerini devralmasına izin verilen ilk sanatçı. Çimlere püskürtülen, birbirine kenetlenmiş bir dizi eller yüzlerce metrekareyi kaplıyor. 



Yere yaklaştıklarında pek bir anlam ifade etmeyen, ancak kulenin tepesinden görünen eserin yer aldığı projenin 2 ni durağı olarak Andora, sırasyla Cenevre, Berlin, Ouagadougou, Yamoussoukro ve Torino. Projenin 8. adımı ise, İstanbul.

Guillaume Legros Saype lakaplı Sanatçının Haziran 2019'da başlattığı küresel “Duvarların Ötesinde” projesi dünyanın en büyük insan zincirini İstanbul'dan geçirme arzusundan doğduğunu öğreniyoruz. 



Bu anlamda, gerçek bir işbirlikçi ve çok taraflı proje söz konusu. Anıtsal eserlerinin amacı kültürler arasında köprüler döşemek olan bir ressam için, Akdeniz ve Karadeniz dünyalarının kavşak noktasındaki İstanbul kenti, hayati anlamı olan bir durak. 

İsviçre’de yaşayan Fransız sanatçının oluşturduğu evrensel halk dansının devasa elleri, Avrupa ve Afrika kıtalarını buluşturduktan sonra, bu kez de Boğaz'ın Avrupa yakasına gelecek ve Asya kıyılarına ulaşmak için boğazı geçecek. Böylece şehirden şehre, kıtadan kıtaya, Batı’yla Doğu’yu sarmalayan büyük bir kardeşlik zinciri çizmeye devam edecek 

Sergi 7 Kasım 2020 Cumartesi gününden itibaren Institut français Türkiye'nin İstiklal Caddesi cephesinde sergilenecek.

yilmazparlar@yahoo.com


20 Şubat 2020 Perşembe

Paris’te Bir Padişah, İstanbul’da Bir İmparatoriçe-Yılmaz Parlar


 
 Fransa Türkiye İlişkilerini kutlamak

Fransa İstanbul Başkonsolosu Bertrand Buchwalter katıldığı, Notre Dame de Sion Fransız Lisesindeki “Paris’te Bir Padişah, İstanbul’da Bir İmparatoriçe” isimli sergi açılışında yaptığı konuşmasında bu sergi Paris ve İstanbul’un güzelliklerini yeniden keşfetmeye ve Fransa Türkiye İlişkilerini kutlamaya davet niteliğinde olduğunu söyledi.





Kuratörleri Aylin Koçunyan ve Sinan Kuneralp’in olduğu sergiye Şişli kaymakamı, İstanbul Fransız Kültür merkez müdürü Christian Schnell, İlçe Milli Eğitim Müdürü Üniversite rektörleri NDS Mezunler dernek Başkanı, NDS mezunları ve seçkin davetlller katıldılar.





18 şubat 2020 Salı günü sergi açılış konuşması NDS okul direktörü Yann de Lansalut tarafından yapılırken, Lansalut’un Fransızca konuşması Türk Müdür Suzan Sevgi tarafından Türkçeye tercüme edildi.


NDS Okul Müdürü Yann de Lansalut “160 yılı aşkın süreden beri Notre Dame de Sion Fransız lisesi çifte aidiyetle bir yandan Fransa’ya diğer yandan da Türkiye’ye bağlarıyla şekillendi ve yapılandı.”  dedi



III Napolyon’un kızlara eğitim hakların veriliş temellerin atıldığını söyledi.

Lansalut “III Napolyon, Sorbonne üniversitesi, Troyes ve Orleans gibi pek çok üniversitelerde kızlara yönelik derslerin açılmasını temin eder. Buna paralel olarak Sultan Abdüllaziz’de kardeşi Abdülmecit döneminde açılan Notre dame de Sion kız lise açılışından sonra mekteb-i Sultan kurulmasını sağlar”sözleriyle okulların hikayesini dile getirdi.




Fransa İstanbul Başkonsolosu Bertrand Buchwalter Avrupaya ilk seyahat eden padişah Sultan Abdülaziz’in III Napolyon’un 1867 Paris sergi davetine katılımıyla Avrupa icratından ilham alarak Osmanlıda yenilik hareketlerinin düşünmesini bugünki Galatasaray temelindeki  Mekteb-i Sultaniye kurmasından ötürü seyahati hafızalarda yer etdiğini söyledi. Buchwalter “Aynı şekilde Abdülaziz’in 1867’de Fransa’ya yaptığı ziyaretin iadesi niteliği de taşıyan Fransa İmparatoriçesi Eugénie’nin İstanbul’a ziyareti. süresince konakladığı Beylerbeyi Sarayı’dan etkilenerek örnek alarak Tuileries sarayına penecerelerine uygulamasıdır.”dedi

Bu ikili ziyaret serginin kurgulanmasını esas alıyor. Avrupa’ya ve imparatorluk dışına seyahat eden ilk Osmanlı Padişahı Sultan Abdülaziz’in Paris ve ardından III. Napolyon’un eşi İmparatoriçe Eugenie’nin Osmanlı Başkenti İstanbul’a ziyaretinin tablo, gravür, fotoğraf, gazete kupür ve arşiv belgeleri, NDS Fransız Lisesi’nde düzenlenen sergiyle aynı bağlamda ele alınıyor.




Aylin Koçunyan, ile yaptığımız söyleşide serginin hazırlıkları 6 ay kadar zaman aldığını öğrendik.

Aylin Koçunyan Sultan Abdülaziz’in Avrupa seyahatleri üzerine bir makale yazmış, buradan esinlenerek NDS Okul Müdürü  Lansalut’ya bu konuda bir sergi hazırlamak üzere teklif götürüyor. Aynı şekilde Sinan Kuneralp de, İmparatoriçe’nin Osmanlı İmparatorluğu’na iadei ziyareti üzerine bir sergi teklif etmiş. Böylece ikisi birleşmiş Paris’te Bir Padişah, İstanbul’da Bir İmparatoriçe isimli sergi ortaya çıkmış.
Serginin ilk bölümü, Sultan Abdülaziz’in Paris seyahatine odaklanarak, bu yolculukla örtüşen dönemin sanatsal, iktisadi ve siyasi bağlamı 
Serginin ikinci ekseni, Fransız İmparatoru III. Napolyon’un eşi İmparatoriçe Eugénie’nin 11-19 Ekim 1869 tarihleri arasında Osmanlı başkentinde geçirdiği bir haftaya odaklanıyor.
yilmazparlar@yahoo.com

16 Şubat 2020 Pazar

Ebru Uygun’un Suma Han'da Biz isimli ebru sergisi -Yılmaz parlar


 
Renklerle Dans

Ebru Dünyasında Ebru’dan doyumsuz güzellikdeki ebrular.

Bulutlar üstüne çıkararak içsel yolculuk yaptıran, Ebru Uygun’un Sadece kalbin ifadesi değil, kalp ve aklın  birlikte çalıştığı, sıra dışı tekniklerini uyguladığı, “Biz” adlı muhteşem ebruların oluşturduğu sergisi, Suma  Han’da sanatseverlere kapılarını açtı.




Sanatda yürek ve zihin beraber hareket etdiğinde renk kombinasyonunda bir denge oluşur. Ebru Uygun’un bu uyumlu ebruları, seyirci düşüncesine ilham veren, derin deniz mavisinden, deniz yosununa, toprak üstü tüm yeşil tonların ve gün batımın olağanüstü görünümdeki tüm renklerin akışları, gizem içinde desenlere dönüştürülerek damarlı küpler şeklinde büyüleyici eser bütünlük sağlamış.


Bu nedenle herkes kendi benliğinde kendine ait bir şeyleri bulacağı için Serginin “Biz” ismini  çok uygun bulduk. “Biz” isimli serginin herkesin ortak kaygılarına dair merkezine kendi  hayatını koyarak birşeyler söylemek istediğini görüyorsunuz.




Yerel ve uluslararası sanatçılarla sanat ve sanatla ilişkilendirilmiş 2018 yılında Banu Bilen ve Begüm Alkoçlar tarafından kurulan Standart Contemporary, Suma Han’da yeni sezonunun ilk sergisine, Ebru Uygun’un eserlerine yer vermekle dinamik başlangıç yapmış oldu.

“Tüvana” Okuma İstekli Çocuk Eğitim Vakfını kuran, 102 No’lu  Oda, Dokunduğum Yürekler, Birlikte Büyümek, Gönül Irmağı, 180 Günde Hayallere Yolculuk isimli kitapları bulunan 10 senedir, geleneksel yöntemlerle ebru sanatı üzerine çalışan Ebru Uygun’un sergisinin küratörlüğünü Begüm Alkoçlar üstlenmiş.


13. yüzyılda, ilk formları Orta Asya'da ortaya çıkan ve Anadolu'ya yayılan yüzdürüldüğü, tasarımlar ve desenler oluşturmak için özel aletler kullanılan görüntü yakalanan asırlık sanat formu ebruyu Ebru Uygun özel ve zor tekniğiyle yeniden tanımlamış.





12 Şubat 2020 Çarşamba günü Suma Han’da Standart Contemporary’nin organizasyonu ile gerçekleşen açılışa iş ve sanat dünyasının önde gelen isimleri ve akademisyenler katıldılar.  

Çeşitli  boyutlarda üretilmiş küplerden oluşturulan  her seferinde farklı bir bölgesinin ebrulanmış enstalatif yapıtı hakkında gerek, sanatcı Ebru Uygun’dan, gerekse kuruluşları hakkında TOÇEV Direktörü Eda çetin Standart Contemporary sahipleri Banu Bilen ve Begüm Alkoçlar direktörü Mina pamir’den bilgiler aldık.

Sergi 6 Mart 2020 tarihine kadar sanatseverlere kapılarını açık tutacak.

yilmazparlar@yahoo.com