23 Temmuz 2015 Perşembe

41.KIBRIS BARIŞINI ANMA-YILMAZ PARLAR


 
41.KIBRIS BARIŞINI ANMA

20 Temmuz 1974 Kıbrıs  Barış Harekatı’nın 41. Yıldönümü vesilesiyle, KTKD Kıbrıs Türk Kültür Derneği İstanbul Şubesi, KKTC İstanbul Başkonsolosluğu Himayelerinde İstanbul Teknik Üniversitesi Maçka Sosyal Tesislerinde bir resepsiyon veridi.

Gündemdeki katliam masum insanların ölümü nedeniyle Yas vardı…Müzik Dans Eğlence Yok… Saygı vardı… Kıbrıs Barış Harekatı'nın 41. yıldönümü nedeniyle verilen sade resepsiyonda gelen konukları Kıbrıs Türk Kültür Derneği İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Zehra Bilge Eray ile birlikte KKTC İstanbul Başkonsolosu Fahri Yönlüer karşıladılar.

Etkinliğe başta İstanbul Vali Yardımcısı İsmail Gültekin, Kartal Belediye Başkanı Op. Dr. Altınok Öz ve III. Kolordu Komutanı Korg. Salih Ulusoy, Türkiye Muharip Gaziler Derneği İstanbul Sirkeci Şubesi Başkanı Gazi Ahmet Kendigel, Konsolos Asu Muhtaroğlu-Turizm Koordinatörü Özge Palamutcu, birçok üst düzey Askeri ve Sivil erkan yanında Kıbrıs Dernek yöneticileri, Gaziler, gazi yakınları, iş siyaset sanat dünyasının önemli isimleri katıldı.

Resepsiyonda Kıbrıs Türk Kültür Derneği İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Zehra Bilge Eray ve Başkonsolos Fahri Yönlüer birer konuşma gerçekleştirdiler.

Başkonsolos Fahri Yönlüer, Kahraman Kıbrıs Türk Mücahidi’nin Türk Silahlı Kuvvetleri’yle omuz omuza savaşarak, canları ve kanları pahasına gerçekleştirdikleri 20 Temmuz 1974 Mutlu Barış Harekatı’nın 41. Yıldönümü’nü her yıl olduğu gibi bu yıl da büyük bir  gururla kutladıklarını,  20 Temmuz, Ada’ya barışın gelmesinin, Kıbrıs Türk Halkının özgürlüğe kavuşmasının ve varoluş mücadelemizin dönüm noktası olduğunu bildiren kısa bir konuşma yaptı. 

Kıbrıs Türk Kültür Derneği İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Zehra Bilge Eray yaptığı konuşmada gelişmeleri ayrıntısıyla dile getirdi. Tekrar bilgileri tazelemek adına konuşma metnini tam olarak şu şekilde 

“20 Temmuz 1974 Mutlu barış Harekatını 41. yıl dönümü Türk Ulusuna kutlu olsun                                                         
20 Temmuz 1974 mutlu Barış harekatının neden yapıldığını anlayabilmek için  Kıbrıs’ta 1974 öncesi neler yaşandığını bilmek gerekir.

Kıbrıs adasında yıllardan beri birlikte yaşadığımız Rumlar Büyük ülküleri Enosisi gerçekleştirmek uğruna Türklere karşı akla gelebilecek insanlık dışı davranışı yapmaktan geri durmadılar.1955  yılının 1 nisan günü kanlı terör örgütü Eoka silahlı saldırıları ile Enosis için faaliyete geçtiğini tüm Kıbrısa, dünyaya ve İngiliz sömürge yönetimine duyurdu. Başlangıçta saldırıları İngiliz sömürge yönetimine ve İngilizlere karşı idi. Ancak asıl hedeflerindeki Enosis için en büyük engel olarak gördükleri Türklerdi. 1960 yılına gelene kadar yaptıkları saldırılarda Kıbrıs Türkleri yaklaşık 110 şehit verdi. 1960 yılı barış yılı oldu. Tüm taraflar anlaşarak imza attıkları 1959-1960 Londra ve Zürih anlaşmaları ile Kıbrıs Halkları 82 yıllık İngiliz sömürge yönetiminden kurtulmuştu. 1959-1960 anlaşmalarının getirdiği güvenlik ve hürriyet ortamı ne yazık  ki sadece 3 yıl sürdürülebildi. Enosis saplantılarının esiri olan Rumlar Akritas katliam planını yürürlüğe koyarak Kıbrıs Türklerine 21 Aralık  1963 Kanlı Noelini yaşattılar.Kıbrıs Türk Halkı Hükümetten, Meclisten, Devlet dairelerinden silah zoru ile dövülerek, öldürülerek atıldılar.Anlaşmalardan gelen tüm hakları Rumlar tarafından gasp edildi.Türkler 21 Aralık 1963 den  31 Aralık 1963 e kadar 10 günde 134 şehit verdi. Türkler artık bir devlete sahip değildi.Adada savaş istemiyor, insanca yaşamak istiyordu. Rumun Türklerden barış için istediği tek sey teslimiyetti.Bu dönemde  Rumlar 103 köyden Türkleri silah zoruyla atıp, köyleri yakıp yıktılar. Türkler adanın %3 ü kadar kantonlara hapsedilmiş ve dünyanın en ağır ambargo ve izolasyonuna maruz bırakılmış, dünya ile olan tüm ilişkileri kesilmişti. 21 Aralık 1963 -18 Temmuz 1974 tarihleri arasında Türkler toplam 401 şehit verdi.

Rum lider Papadopulos ise 1963-1974 arasında bir tek Türk öldürülmedi iddiasında bulunabiliyordu. 15 Temmuz 1974 de  Rumlar bir kez daha Enosisi gerçekleştirme sevdasıyla  yeni bir katliam planı İFESTOS 1974 üuygulamaya koydular. Bu plana göre Rumlar süratle  Kıbrıslı Türklere son darbeyi indirecek, Adada Türk varlığı silinecek, Türkiye müdahale etmeden her şey bitmiş olacaktı. 15 temmuz 1974 de Makariosa yönelik darbe gerçekleştirdiler. Plan gereği Rum Muhafız birlikleri Türk köylerini top ateşine tutup saldırılara başladılar. Karşılarına çıkan Türkleri katlettiler. Bu olaylar sonucunda

20 Temmuz 1974, 41 yıl önce bugün Kıbrıs ta 1963-1974 yılları arasında 11 yıl boyunca Adada ki  Rumlar tarafından, Dünya devletlerinin ve adadaki barış gücü askerlerinin  gözleri önünde her türlü mezalimin uygulandığı Kıbrıs Türk halkının, Anavatanımızın, 1960 Antlaşmalarından doğan garantörlük haklarını kullanarak Adaya yaptığı çıkartma harekatı ile gerçek bir soykırımdan kurtarıldığı, yeniden doğduğu, özgürlüğüne kavuşturulduğu gündür.

15 Temmuz 1974 günü Rumlar bir bomba gibi patlayan en son oyunlarını kendi aralarında yaptıkları bir darbe ile başlattılar. Oldu bitti ile Kıbrıs’ın Yunanistan’a bağlandığını ilan etmişlerdi. Darbenin esas yöneticisi  Yunan Alayının komutanı idi. Rum ulusal muhafız gücü ele geçirdikleri Kıbrıs Rum Radyosundan Cumhurbaşkanı Makarios’un öldürüldüğünü, yeni Cumhurbaşkanının Nikos Samson’un olduğunu ve Kıbrıs’ta  bir Helen Cumhuriyeti kurulduğunu ilan ediyordu. Darbeciler 1960 yılında kurulan Bağımsız Kıbrıs Cumhuriyetinin bayraklarını resmi binalardan indirerek yakıyorlardı. Yunan Alayının Lefkoşa Havalimanını     da işgal ettiği haberini yayıyorlardı.

Kıbrıs Türk Halkı son derece kötü şartlar altında idi. Bayrak radyosu devamlı olarak Cumhurbaşkanı yardımcısı Sn. Rauf Denktaş’ın “ Türkler evlerinden dışarı çıkmasınlar” mesajını duyuruyordu. Kıbrıs’ı Yunan adası yapma ve enosisi gerçekleştirmek hayal ve arzusu ile Rumlar Türklere karşı saldırıya geçmişlerdi. Amaçları  Büyük idealleri ENOSİS için uyguladıkları Akridas planı ile Adadaki Türklerin topyekün yok edilmesi, Enosis’e hayır diyecek tek bir Türkün kalmamasıydı.

Anavatanımıza Yürekten bağlı olan halkımız 1964 yılında  Erenköy’de gerçekleşen efsane kurtuluşun tekrar edeceğine inanarak büyük bir azimle direniyordu. Kulaklarımız Ankara’dan gelecek seste,gözlerimiz Girne dağlarında idi.
Rumlar Türkiye’nin adaya çıkartma yapamıyacağına  inandırılmıştılar. 20 Temmuz 1974 sabahı Türk paraşütlerinin ve helikopterlerinin göründüğü Girne sahillerine çıkartma yapılacağı hiç kimsenin aklına gelmemişti. Türkleri yok olmak üzere olan moralleri bu yıldırım harekatı ile doruk noktasına erişmişti.Mutluluğumuz sonsuzdu. Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı Sn.Bülent Ecevit’in heyecan dolu sesi TRT radyolarından Silahlı kuvvetlerimizin adaya çıkartma harekatının başladığını bildiriyor ve adaya “savaş için değil barış için ve yalnız Türk halkına değil, Rum halkına’da  barış götürmek için gidiyoruz” diyordu.

Türkiye’nin müdahale edeceğine inanmayan uzun yıllar mevzilerinden Türk mücahitlerine ‘Ne zaman Geleceksin’ şarkılarını dinleten ve alay eden Rumlar şaşkına dönmüşlerdi. Her tarafı yakıp yıkmaya başladılar. Temmuz sıcağı da eklenince yeşil ada adeta cehenneme döndürülmüştü. Hiç kimse bir dakika sonra ne olacağını bilemiyor
Ateşkes sonrasında kurtarılan Türk bölgelerinde bulunan toplu mezarlar, acımasızca çocuk genç ihtiyar demeden Rumlar tarafından katledilen Türklerin görüntüleri, içinde bulunduğumuz durum, yapılan barbarlık, bütün dünyaya yabancı basın tarafından sergileniyordu. Kurtuluş savaşımızda olduğu gibi Rumlar Mehmetçiklerin önünden kaçarlarken geride kalan her şeyi yakıp yıkıyor öldürüyordu.

20 Temmuz günü başlayan harekatla ve yaklaşık bir ay sonra 14 Ağustosta adanın doğusunda bulunan halkımızı kurtarmak için gerekli görülen ikinci kurtarma harekatı yapılarak Türk halkının can güvenliği sağlanmıştır.

Türk ulusunun milli davası olan bu haklı dava hepimizin bildiği gibi yaklaşık yarım asırdan beri devam etmektedir. Kıbrıs’a  Barış ve ayni zamanda fiili çözüm, 1974 Mutlu barış harekatı ile gelmiştir. 41 yıldan beri Kıbrıs’ta iki halk arasında hiçbir olay yaşanmamıştır.
Kıbrıs meselesi hukuki bir mesele değildir diyerek 1960 antlaşmalarını yok sayarak, Kıbrıslı Türklerle Türkiye cumhuriyetinin haklarını inkar ederek atılan her adım Kıbrıs meselesinin çözümüne değil daha fazla halledilemez hale gelmesine yaramaktadır.

Kıbrıs’ta arzulanan uzlaşma yıllardan beri yaşananlar göz önüne alınarak, Rum halkı kadar Türk halkının da eşit egemenlik hakkına sahip olduğunun kabulü ile mümkün olacaktır.
Adada köklü çözümden kaçan Türkler değil Rumlardır. Türk Halkının isteği yaşanan tüm zorlukları göğüsleyerek, şehitler vererek canları pahasına  15 Kasım 1983 yılında kurulan Milli benliği olan Bağımsız Egemen  Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin  yaşatılması  ve Anavatanımızın fiili garantör olarak, Türk halkının güvenliğini bu gün olduğu gibi her zaman  sağlamasıdır.

20 Temmuz 1974 mutlu barış harekatının 41. yıl dönümünde Milli davamıza inanan ve son nefeslerine kadar çaba gösterecek olan tüm vatandaşlarımız adına, Yüce Türk Ulusuna, Kahraman ordumuza , mehmetçiklerimize, gazilerimize, mücahitlerimize şükran ve minnetlerimizi sunar,Başta büyük kurtarıcımız Mustafa kemal Atatürk olmak üzere ebediyete intikal eden büyüklerimize, Toplum liderimiz Dr. Fazil küçük’e Kurucu Cumhurbaşkanımız Rauf Raif Denktaşa, vatan uğruna canlarını veren vatanın gerçek sahibi olan tüm şehitlerimize  tanrıdan rahmetler dilerim.Sözlerime son verirken KTKD İstanbul şubesi yönetim kurulu olarak davetimize  katılarak bizleri onurlandıran siz değerli konuklarımıza sonsuz saygı ve sevgilerimizi sunarız.”



yilmazparlar@yahoo.com

18 Temmuz 2015 Cumartesi

Aktif İş Kadınlar Derneği iftar daveti-Yılmaz Parlar


 
AKTİF İŞ KADINLARI DERNEĞİ RAMAZANI NOKTALADI. 

Son noktayı mükemmel bir organizasyonla düzenledikleri iftar davetinde kadınların bir kere daha gizli gücünü gösterdi.

Aktif İş Kadınlar Derneği Başkanı Dr. Gülten Erdem Ünlü dernek olarak İş hayatına atılan kadınların haklarını korumak, iş kadınları arasında dayanışmayı sağlamak amacıyla faaliyetlerini sürdürdüklerini, iş kadınları arasında birlik, beraberliği sağlamak, dayanışmayı artırmak, ortak paydalarda buluşarak sinerji oluşturmaya çalıştıklarını, dile getiren konuşmasında Türkiye'nin demokratik bir ortamda eğitim, kültür, sosyal alanda gelişmesine yardımcı olmayı amaçladıklarının vurguladı.
Osmanlı Ocakları Genel Başkanı A. Kadir Canpolat Başta olmak üzere  Aktif İş Kadın Dernek yönetim kurul üyeleri Müge Karadeniz, Özlem Seçkin, Deniz Tanık, Aynur Ayaz, Kübra Kapli, Fatma Taşkıran olmak üzere Aktif İş Kadın Dernek   üyeleri ve elit konuklar olmak üzere iki yüz kişi üzerinde katılım oldu. 

İftar Davete katılan Çeşitli Federasyon ve Dernek Başkan ve temsilcileri isimleri ise ;

TÜMBİFED Başkanı Cevdet Akay, Pendik Dernekler Federasyon Başkanı Yaşar Saka, Diyarbakır Kültür Sanat Dernekler Başkanı Avukat Vahit Kaya TÜMBİAD YKÜ Dr.Şerafettin Ekici, Diyarbakır Dernekler Başkanı Medeni DeveciTÜMBİFED Başkan Vk .Can Çobanoğlu, Tümbifed Genel Koordinatörü Arif Ekşi Kastamonu Dernekler Federasyonu Ykü Hüseyin Aydın Ve Üyeler, Roman Dernekler Federasyonu Üyeleri, Ataşehir Roman Dernek Başkanı Nebahat Bilgiç, Büyük Birlik Partisi İlçe Başkanları Ve Camiadan Tuncay Anlı, İstanbul Mardinliler Derneği Başkanı Fuat Bodur, Kudüs Dayanışma Derneği Başkan Yardımcısı Tarık Abdülrezzak, Bayırbucak Türkmenlerini Temsilen Murat Molla, Türkiye Üniversiteleri Mezunlar Birliği Türkiye Temsilciliği, Türk Felsefe Araştırmaları Merkezi Başkanı Selahattin Halil, Üsküdar Üni.Sosyoloji Bölüm Başkanı E.Süleymanlı, A.A. Haber Müdürü Hüseyin Altunalan , Marmaranın Sesi Yönetim Kurulu Başkanı Sebahattin Acar, Sanatçı Arzu Akça, TABA-AmCham  Yüksek İcra Kurulu Yasin Umur, İzmir Muhtaç Çocuklar İçin Elele Derneği Başkanı Fatma Ölçer, Süleyman Hilmi Tunahan Talebele Yurdu Hocaları, Ak Parti Kadın Kolları ÜyeleriFesiad Yönetim Kurulu Üyeleri, Milli Değerleri Koruma Vakfı Başkanı Altuğ BerkerDünyev Başkanı Miilletvekili Yüksel Çavuşoğlu, İstanbul Üniversitesi Boks Kulübü Yunus Emre Ökten , Kudüs Derneği Ayhan Ocak , Burak Derneği  Ykü Recep KaraTeknik Ve Bilim Araştırma Vakfı Başkanı Tarkan Yavaş 

Programın sunuculuğu Aktif İş Kadınlar Derneği yönetim kurul üyesi Aysel Hisar üstlendi. Başkanı Dr. Gülten Erdem Ünlü konuşması sonrası 

Osmanlı Ocakları Genel Başkanı A. Kadir Canpolat kısa olarak Osmanlı Ocakları hakkında bilgiler verdi.
Dr. Gülten Erdem Ünlü yaptığı açıklama konuşmasında mesleği Tıb üzerinden örnekledi. “Bir hastalığın tedavisinde ,etkili birsonuç elde edebilmek için doğru teşhis çok önemlidir.teşhisin ardından başlayan  tedavi  ise; söz konusu hastalık vücuttan atılana kadar titizlik ve kararlılıkla devam ettirilmelidir. Aksi halde hastalığın nüks etmesi kaçınılmazdır.
Aynı anlayış toplumsal hastalıklar için de geçerlidir.Herhangi bir toplumsal sorunla mücadele ederken, öncelikle yapılması  gereken o sorunun ortaya çıkış nedenlerinin belirlenmesi olmalıdır.Yoksa alınan önlemler geçici olacaktır.
İnsanların, toplumsal sorunlar karşısında köklü çözümler üretememelerinin nedeni bu nedenlerin doğru tespit edilememesidir.
Yüzyılımızın en önemli toplumsal sorunlarından biri ,tüm insanlarda ,sevgi ,birlik,beraberlik  ve kardeşlik duygularının hakim olduğu doğru ahlaki tavırlar ile Toplumsal olarak birleşeceğimize inanmaktayım.
Bizler ancak kendi özümüzdeki değerlere sahip çıkarak yükseleceğiz.Bu değerlerin en önemli olanı da toplumsal birlik ve beraberliğimizdir.
Bu birlik ve beraberlik yani tüm ümmetin birliği gerçek manada sağlanmalıdır.Ancak bu şekilde ; demokratik , insan haklarına değer veren ,ifade özgürlüğünün hakim olduğu,musevilerin,  hristiyanların ,her inançtan insanın veya inançsız veya ateist olanların haklarının korunduğu , herkesin birinci sınıf insan muamelesi  gördüğü  bir yapıya sahip olabiliriz. dedi 

Başkan Ünlü, Gerçek ahlak,gerçek insan ve İslam ahlakı,farklı dinden ve inanıştan olan tüm insanlara sevgi,şefkat,hoşgörü ve merhametle yaklaşmayı emretdiklerimi ifade ederken “Hepimiz farklılıklarla yaratıldık.Kimimizin gözü renkli,kimimizin boyu uzun kimimizin kısa,kimimizin cildi esmer,kimimizin teni beyaz ,bunun için şükrediyorum.Bu farklılıklar birer çatışma ve husumet konusu değil,inanılmaz zenginlik ve çeşitliliktir.

Ve Cenabb-ı  Allah ;Rum Suresi 22 ‘de ,’Göklerin ve yerin yaratılması ile dillerinizin ve renklerinizin ayrı olması O’nun ayetlerindendir.Şüphesiz bunda Alimler için gerçekten ayetler vardir.’buyurmuştur.” ayetiyle tanıklığı ortaya koydu.

Gülen Ünlü  farklı odlumuzu ,ancak bu farklılıklar ruhlarımızda bir olduğu gerçeğini değştirmiyeceğini hutbeyle açıkladı  

“Peygamber Efendimiz (SAV)  Veda hutbesinde , Ey insanlar,muhakkak ki Rabbiniz bir ve atanızda birdir.Hepiniz  Ademden ,Adem de topraktandır.Allah’ın yanında en üstün olanınız ,O’ndan en fazla korkanınızdır.Arabın aceme ,acemin arap ‘a , beyazın siyaha ,siyahın da beyaza bir üstünlüğü yoktur,demiştir.
Bir insan, her ne olursa olsun, hayatını doğru yola vakfetmiş ,bunu tüm tavır ve davranışları ile ispatlıyor, Allahın rızasını ve rahmetini gözeterek güzel davranışlarda bulunuyorsa ,diğer tüm insanlar o kişiye karşı derisinin rengi ,ait olduğu milleti,dini,dili, maddi imkanları ve mevkisini kıstas olarak değerlendirmez.Sadece sevgi,saygı ,samimiyet ve hürmet duyarlar.
Toplumumuzda kişilerin birbirine bakış,bakış açısı ,birbirleri ile olan ilişkilerinde temel ölçü,karşısındaki kişinin ırkı,etnik kökeni,dili,dini,sahip olduğu imkanları,makamı ,mevkisi değil,davranışları,imanı ve güzel ahlakıdır.Çok varlıklı ancak güven vermeyen hatta ahlaken mazbut olmayan bir insanla kimse yanyana olmak istemez.
İşte, bu güzel ahlak ile Biz tüm Avrupa ortaçağın karanlığında iken,Dünyaya bilimi,akılcılığı,tıbbı,sanatı,şefkati,temizliği ve bir çok hasleti öğretmiştik.” Şeklinde vurguladı.
Ünlü Kur’an nurundan ve hikmetinden kaynaklanan bu yükselişi tekrar başlatmak için ,geçmişte olduğu gibi bugünde  bizlerin Kuran ahlakı ve Peygamber Efendimiz (SAV)in  sevgi şefkat,samimiyet,adalet,hoşgörü ve tüm sünnetini temel alan bir yol göstericiliğe ,rehberliğe ihtiyacımız var olduğunuı bununla ilgili olarak 
“Tüm bu konularda  ülkemize çok büyük bir rol düşmektedir.Çünkü Türkiye,hem tarihi  ve sosyolojikalt yapısının gereği  olarak hem de Peygamber Efendimizin hadislerinde müjdelediği gibi çok büyük ve önemli sorumluluklar  üstlenmektedir.
Bu sorumlulukların en başında Dünyada barışın, kardeşliğin ,birliğin sağlanması için öncülük etmek gelmektedir.
Unutmamak gerekir ki,Türkiye ;sözünü ettiğim manada Türk, Kürt,Çerkez,Laz ,Gürcü, Ermeni,Müslüman,Hristiyan,Musevi  ve tüm insanları kucaklayan bir ümmet birliği kurmuş ve beşyüzyıldan  uzun bir süre başarıyla idare etmiş Osmanlı İmparatorluğunun mirasçısıdır.
Bu sorumluluğu tekrar üstlenebilecek , toplumsal alt yapıya ve devlet geleneğine sahiptir.
Dahası Türkiye İslam Dünyasının, Batı ile ilişkileri en gelişmiş ülkesidir.Bu da Batı ile İslam Dünyasının sorunlarının çözümünde arabuluculuk yapabilmesine olanak sağlar.
Türkiyenin  tarihsel olarak anlayışlı ve mutedil olması ve Türkiyenin İslam Dünyasında ,Müslümanların büyük çoğunluğunun izlediği ehli sünnet inancını temsil etmeside önemli bir vasıftır.
Altıyüzyıl  boyunca  yaşadığımız bu çok kültürlü ve değerli medeniyet tüm dünyaya barış,adalet, hoşgörü ,kardeşlik,yardımseverlik,birlik  ve beraberlik getirmiştir.
Günümüzde tüm dünya insanları böyle bir kültürün özlemi içindedir.Ve böyle bir kültürün oluşmaması için ortada hiç bir neden yoktur.
İnanıyorum ki ,bu kültürün yaşatılması ile ; en üst kademedeki yöneticilerden en alta kadar herkesi adaletli  merhametli ,hoşgörülü,sevgi dolu ,saygılı ,affedici ,dürüst ,birlik ,beraberlik ve kardeşlik duyguları ile bir bütün olacak .Ve toplulumuza huzur  ve barış gelecektir.”şeklinde konuşmasın tamaladı.

Konuklar geç saatlere kadar birbirleri ile dernekleri hakkında bilgiler paylaştılar.

Başkanlara çiçek buket sunuları ile son buldu.

16 Temmuz 2015 Perşembe

Brezilya İstanbul Başkonsolosunun eşi Solange Greco,İSO Sanat Galeride sergisi-Yılmaz Parlar


 
BREZİLYALI'NIN GÖZÜNDEN TÜRKİYE

Brezilya İstanbul Başkonsolosu Luiz Henrique Pereira Da Fonseca'nın eşi Solange Greco,  İstanbul'un İSO İstanbul Sanayi Odası  Sanat Galerisi'nde  resimlerini sergiledi.


İstanbul Yabancı Konsolosları, temsilcileri ve eşlerini bir araya getiren etkinlikte sanatseverler bir resepsiyonla ağırlandılar.


Solange Greco, Bir Brezilyalı'nın Gözünden Türkiye, İtalya, Finlandiya, Brezilya, Ülkelerin çeşitli kültürlerini işleyen yapıtlarıyla bir koleksiyon oluşturdu.  Kendi köşelerinde kendi kültürüyle yoğrulmuş resimleri sanatseverler büyük bir ilgiyle izlediler.


Birleşik Krallık Başkonsolosu Leigh Turner, Solange Greco’nun çalışmasını takdirle karşıladığını ifade etti.  


Takriben 5000 civarında abonesi mevcut , yazılarında  Türkiye'yi ve uluslararası ilişkilerini politik, ekonomik ve kültürel olarak işleyerek, Türkiye dışında  Fransa’ Belçika İsviçre  ve Kanada gibi ülkelerde dağıtmı olan Aujourd’hui la Turquie    Gazetenin imtiyaz sahibi Hüseyin Latif ve Genel yayın Müdürü aynı zamanda Notre Dame de Sion Fransız Kız lise Halkla ilişkiler -Kültür müdürü Mireille Sadege Sanat danışmanı Yalçın Denizyılmaz ile sohbet ederken görüntüledik.


Yalçın Denizyılmaz, Hüseyin Latif’in “L’actualite comme un roman” Bir roman gibi haberler adlı kitab ismi altında “Joue un morceau pour mon amour” Aşkım için bir şarkı çal ifadesi yar alan  ve Mireille Sadege’nin “Temoin D’une Decennie de l’histoire” Tarihin on yıl Tanığı isimli kitaplarını hakkında bilgileri alırken bir taraftanda resimler hakkında yorumlarını yapıyordu.


Solange Greco’ya sanata ilk başlangıcını sorduğumuzda; Boli horizonte’de ilk kurs atölyesine katıldığını, daha sonra Güzel Sanatlar klasik Enstitüsü ve Modern Sanat Müzesi gibi akedemilerden beslendiğini o zamanın önemli ressamlarıyla birlikte çalıştıklarını öğreniyoruz.

Brezilya'da 1966 yılında ilk sergisini açtığını 1970 yılında Rio de Janeiro'da ve

başka bir sergiyle devam ettiğini sözlerine ilave  ediyor.

Solange Greco Diplomatla  evlenerek, birçok ülkeye seyahat etme fırsatı buldu .  Tuvallerine o yaşadığı yerlerden farklı kültürleri yansıtdı.
2011 yılında İstanbul'a gelen Greco, Metropolün kültürünü büyük bir coşkuyla  resimlerine taşımış“Ancak,  bir kedi veya bir köpek, bir köprü, balıkçılar, kuleleri, minaresi hatta harika camileri bırakarak İstanbul'un bir görüntüsü boyamak mümkün değildir" şeklinde ifade ediyor. Bu büyük Metropolü sadece ne görmek nede boyamak için yeterli değildir. Herhangi iyi bir kamera ile bunları yapabilsenizde, Bu çıplak gözler gibi göremezsiniz. İfşa etmek isteğinizin derinine gidemezsiniz. Önemli olan budur” diyerek sanat görüşünü ifade ediyor.

Felsefesinde ise; “Ben bir milletin kalbinde basit insanların yattığını  düşünüyorum, özellikle İstiklal Caddesi üzerinde, onların rutin işini gözlemlemek için çok zaman geçirdiğim bir yer, simit satıcısı piyango satıcısı ve diğerleri, gözlemliyerek tuvale taşımak” şeklinde. Sergi 31 Temmuz 2015 tarihine kadar sanatseverlerin ziyaretine açık olacaktır.




yilmazparlar@yahoo.com

15 Temmuz 2015 Çarşamba

Fransa İstanbul Konsolosluğu 14 Temmuz Fransız ulusal bayramı kutladı.-13 Temmuz 2015-Yılmaz Parlar


 
BASTİLLE GÜNÜ KUTLANDI

Fransa İstanbul Konsolosluğu 14 Temmuz Fransız ulusal bayramı kutladı.

Fransa'nın İstanbul Başkonsolosu Muriel Domenach ev sahipliğinde 13 Temmuz 2015 Pazartesi akşamı14 Temmuz Fransız ulusal bayramı kutlamaları kapsamında resepsiyon verildi.

Resepsiyon, yabancı elçiler, konsoloslar, Konsolos ateşeleri, Garnizon komutanları, siyaset, İş, sanat, akademi, medya dünyasının önde gelen isimleri, STK Başkanları, İstanbul’da yaşayan Fransızlar elit bir katılımla gerçekleşti.


Fransa Ankara Büyükelçisi Laurent Bili’nin katıldığı kutlamada Fransa'nın İstanbul Başkonsolosu Muriel Domenach bir sürpriz yaparak, Fransa'nın en üst düzey nişanı olan 'Legion d’Honneur' ile ödüllendirilen ünlü sanatçı ve yazar Zülfü Livaneli’ni sahneye davet etti.

Brezilyada görevini devam ettirecek olan Ankara Büyükelçisi Laurent Bili Türkiye’den ayrılma burukluğu gözlerden kaçmadı.
Fransa'nın İstanbul Başkonsolosu Muriel Domenach eşi Olivier Bouquet  ile birlikte olarak kürsüde günün mana ehemmiyetini kısa bir konuşmada özetlerken  özgürlükle örtüştürdüğü barış, özgürlükler ve insan hakları adına verdiği mücadele için Zülfü Livaneli davet etti.
Sanat kariyeri ile barış, özgürlükler ve insan hakları adına verdiği mücadele nedeniyle  nişana layık görülen Zülfü Livaneli iki özel parçasını icra etti. İkinci parçası “Ey. Özğürlük” konuklar tarafından yüksek sesle söylendi.
Zülfü Livaneli, Fransa Ankara Büyükelçisi Laurent Bili ve İstanbul Başkonsolosu Muriel Domenach’a albümlerini  hediye etti.


Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan’ında hazır bulunduğu kutlamada konuklar, Fransız kültürü zengin yiyecek içecekleri zevkle tadarken, Kültürün her zaman koruyucusu ve sanatçılara değer veren ülke konumunda olan Fransa’nın sevilen popüler müzikleri eşliğinde dans ederek gece geç saatlere kadar gönüllerince eğlendiler.


Bilindiği üzere 1789 yılında Fransızlar krallığa karşı ayaklandılar. Halk Paris  Bastille Hapishanesi’ndeki siyasi tutukluları serbest bıraktırdı. Cumhuriyetin başlangıcı olan 14 Temmuz Fransızların ulusal bayramı. Dünya’nın her yanındaki Fransızlar 14 Temmuz günü Bastille Gün’ünde Fransız Cumhuriyeti’nin kuruluşunu kutlar.


Saray Bahçesinde çeşitli firmaların standlarda yer aldı. Göze çarpan standlardan europ assistance konuklara check up hediye çekleri verdi. 

yilmazparlar@yahoo.com





14 Temmuz 2015 Salı

HATİCE-FERMAN TOPRAK İFTARI-ADANALI HASAN KOLCUOGLU RESTAURANT-YILMAZ PARLAR


  İFTARDA SANATCI RUHU

Gecelerin Fenomeni olarak sloganlaşan sanatcı Ferman Toprak, sanatcı Hatice ile birlikte Ağaoğlu Eltes Gold Çekmeköy Adanalı Hasan Kolcuoğlu Restoranda 12 Temmuz 2015 Pazar günü iftar yemeği verdi.


Düzenlenen iftar yemeğinde Ferman Toprak ile yaptığımız özel söyleşide önce Ramazan iftar hakkında sorumuza “Ramazan bereketliği paylaşmak kardeşliği yaşamak merhametin tavan yaptığı içinizdeki ilahi sevginin potansiyelini açığa çıkaran insanlık ögesi bu nedenle yakın dostlarımla bir arada olmakdan mutluyum.

Yoğun gündemlerii olmasına rağmen birlikte iftar açmakdan, Sanat dünyasından nefes alan nefes veren tüm dostları bir arada görmekden büyük onur duymaktayım. Allaha karşı kulluk adına ortak iftara davete icabet eden dostlar bir araya gelmeli duygu düşünceleri paylaşmalı ilahi günü dolu dolu yaşamalı diye düşünüyorum.” Cevabı alıyoruz.


Yoğun sahne ve konser maratonuna son sürat devam eden ve dinlenmeye dahi fırsat bulamayan başarılı şarkıcı Ferman Toprak’ın ses telleri hakkında açıklama getirirken, Tanrının verdiği her biri lütuf olan sağlık kıymeti ortaya çıktığını, çıkmayan sesden hiçbir şeyin ifade edileme zorluğunu vurgularken, şakası espirisinide ihmal etmiyor. “Sevgilinize kızıyorsunuz, bağıramıyorsunuz bile.”
Ramazan ayı nedeniyle sahne programına ara veren sevilen sanatçıya yurt dışı konserlerini soruyoruz birkaç ülkede hayranlarıyla buluşacağı çok yoğun programı olduğunu söylüyor.

Bu kadar ilgiyle dinlenmesinin sevilmesinin sebebini soruyoruz. Şarkılara ruh vermek mi ? İletişim mi? “Sadece samimiyet-Dinleyicinin nabzına göre şerbet vermek.-Her türü okumamdan kaynaklanıyor.”

Müstakbel eşine şarkılarını güle benzetirsek Gül Bahçesinden hangi gülü verirsin sorumuza, gülerek “Tespih” cevabını veriyor. (Hayatı Tespih Yapmışım)

Önce Basın toplantısında basın mensupların imaj sorusuna Yakın arkadaşlarıyla Bodrum'da tatile çıktığını güneşten iz kalmaması için sakal ve bıyıklarını kestigini herhangi bir imaj değişikliği olmadığına açıklık getirdi.

Evlilik hakkında soruya “Bayram sonrası yakın bir tarihte. Herkes meşhur olunca boşanır. Ben meşhur olunca evleniyorum. Ne kadar kutsal evlilik kurumuna ciddi samimi ve iyi niyetli baktığımı gösteriyor.”

Proje Organizasyonu ve iletişim danışmanlığı Nerin Özden  Çağlar Tuncer tarafından yapılan iftar programda Restaurant  Adanalı Hasan Kolcuoğlu’nun iç mekanında sahne özel bir tasarımla iç mimarlar Sinem Aydın ve Soner Eren ile dekore edildi.

Sufi muzik eşliğinde Semazen tüm konukları büyüledi. Aynı zamanda Hanımeller Restaurant zincirinden tanıdığımız Adanalı Hasan Kolcuoğlu’nun sahibi Düriye Ünlü ve Oğlu Ünlü iki metrelik “Adana Kebab” ilk uygulayıcıları. Sırrını soruyoruz. Gülerek “Ustaların mahareti” diyorlar.
Konuklar nefis zengin iftar menüsü çok beğendiler. Sohbet geç saatlere kadar sürdü.





yilmazparlar@yahoo.com